Toplum huzur ve sükuna kavuşacak

AK Parti Grup Başkanvekil

Mustafa Elitaş, AK Parti resmi yayın organı olan Türkiye Bülteni'ne verdiği röportajda İç Güvenlik Paketine ilişkin soruları cevapladı.

İç Güvenlik Paketi’nin amacı nedir? Niçin böyle bir yasaya ihtiyaç duyuldu?

Türkiye’de son dönemde, toplumsal kalkışmayı teşvik edici, tahrik edici ve bununla ilgili özendirici bazı işlemler ve eylemler başladı. Taksim’de dokuz tane ağacın üç tanesinin kesilmesi, altı tanesinin yer değiştirmesi olayı Türkiye’nin 81 vilayetinde, her bir köşesinde olay haline geldi. Arkasından 6-7 Ekim olayları yaşadı Türkiye. 6-7 Ekim olaylarında anarşi çıkaranların, terör estirenlerin, kamu binasına attıkları molotof kokteyli ile yangın çıkması sonucu ilin belediyesinden itfaiye aracını isteyen vali, “hayır” cevabı ile karşılaşmıştır.  Böyle acil ve olağanüstü durumlarda belediye başkanının, valinin talimatıyla, bu gibi kamu araçlarının güvenlik faaliyetlerinde kullanılmasına imkan veren bir düzenleme.

En çok tartışılan maddelerden birisi gözaltı süreleri. Polisin keyfi olarak vatandaşı gözaltına alabileceği şeklinde eleştiriler var. Polise böyle bir yetki veriliyor mu?

Bu düzenlemenin esas unsurlarından biri Türkiye’nin huzurunu, Türkiye’nin istikrarını, geleceğini ortadan kaldırmak isteyen veya bu bölgede hesabı ve hevesi olanlara yardım etmeye çalışanları önceden önlemek amacıyla yapılmış bir paket olmasıdır. Yoksa polisin keyfi olarak gel ben seni sevmedim diyerek, vatandaşı gözaltına alma hakkı kesinlikle yok. Nedir, toplantı ve gösteri yürüyüşleri gibi demokratik hakları kullanmak isteyen insanların o toplantı ya da yürüyüşlerde güvenliği sağlayabilmek için polis önceden tedbir alıyor. Siz bir AVM’ye girerken X-Ray cihazından geçiyorsunuz. Özellikle havaalanlarında daha detaylı bir arama yapılıyor.

Bu, “önleyici arama” dediğimiz şeydir. Bu oradaki insanların güvenliğini sağlayabilmek içindir. Bunu sağlamak için, kötü niyetli insanları önceden tespit etmek üzere polise tanınmış bir yetki var düzenlemede. Yani o yetki çerçevesinde polisin, toplantının yapılacağı alana girerken şüphe ettiği, endişe duyduğu, hal ve hareketlerinden “bu kişi bir şey yapabilir” izlenimi bırakanları toplantı ve gösteri bitene kadar 24 saat gözaltına alma yetkisi mevcut.

Amaç; o gösteri, o yürüyüş, o demokratik hakkın güvenli hale getirilmesidir. Özgürlükleri koruma paketi dediğimiz aslında bu anlama geliyor. Mesela bir toplantıda polis boyalı su sıkıyor. Boyalı su sıktığı insanları zaman içerisinde 5 saat sonra 10 saat sonra tespit edip onların sorgulamasını yapmak için. Yani yaşanan arbedede, provokatör ile suçsuz insanların karışmasını engellemek için. Bunların hepsi, samimiyetle ve iyi niyetle Anayasanın ve yasaların kendilerine verdiği hakkı kullanmak isteyen insanları koruma amaçlı yapılan bir düzenleme.

“Makul şüpheli”

Polis yoldan geçen adama boyalı su mu sıkacak, biber gazı mı atacak? Bir insan üzerinde molotof taşıyorsa, demir bilye veya bıçak veya herhangi bir biçimde yaralayıcı bir alet taşıyorsa bu aleti taşıyan insanların o alana girmesini engellemek için. Yani normal şartlarda değil, olağanüstü durumlarda kullanılacak bir yetkiyi düzenleyen maddeler var burada. Öylesine anlatıyorlar ki, polis makul şüpheli diyerek, ensesinden tutup alacak, herkesi karakollara dolduracak, 24 saat süreyle işkence yapacak, yok böyle bir şey. Polis eğer orada üst araması sırasında az önce ifade ettiğimiz yaralayıcı patlayıcı vs. gibi aletleri olan insanlar varsa onları alacak ve toplantı ve yürüyüşe katılmasını engellemiş olacak.

Şu anda bu düzenleme nasıl?

Polis yakaladı. Toplantı ve gösteri yürüyüşüne giden adamın elinde molotof var. Fakat savcının veya hakimin kararı olmadan o bölgeden alıp karakola götüremiyor. Savcı müzakere yazacak, hakim karar verecek, onu gözetim altına alacak, savcının huzuruna çıkaracak. Eğer hakim veya savcı bulamazsa polis o kişiyi toplantı bittikten sonra bırakmak zorunda. Yani suça niyetli olanları engelleyerek, toplantı ve gösteri yürüyüşünün selametini sağlamak amacıyla yapılan bir düzenleme.

Puşi ve yüzü örtme muhalefet partileri tarafından çok eleştirildi ve TBMM’de yasanın görüşmeleri sırasında da gerginliklere sebep oldu. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılanlar yüzünü neden kapatır ya da kapatması neden sakıncalıdır?

Puşiyi yasaklıyoruz, yüzü örtmeyi yasaklıyoruz. Siz eğer bir gösteri yürüyüşünde yüzünüzü kapatma ihtiyacı duyuyor kimliğinizi gizliyorsanız bir şeyden korkuyorsunuz demektir. Normal bir toplantıda eğer provokasyon yapılmazsa, yasalara aykırı bir durum hasıl olmazsa, kim gaz sıkar? Kusura bakmasınlar bu ülkede görev yapan 250 bin polisi böylesine acımasızca nitelendirmek, o mesleği yapan kardeşlerimize hakarettir. Polislere psikopat gibi davranıyor diyebilir misiniz? Keyfi olarak gelecek, boyalı su sıkacak, biber gazı atacak, böyle bir şey yapılabilmesi mümkün mü? O insanlara haksız bir saldırıda bulunmaktır. Niye takma ihtiyacı duyarsınız, efendim böyle bir tehlike olursa. Böyle bir tehlike olursa eczaneden bir maske al cebinde bulunsun. Yasanın görüşmeleri sırasında TBMM Genel Kurulu’nda HDP’li Milletvekillerinin boyunlarına puşi sararak, ben böyle gösteriye gidersem, bunu böyle burnuma çekersem suçlu sayılırım demesi niyetin ne kadar kötü olduğunu gösteriyor.

TBMM Genel Kurulu’nda yaşanan tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Üzülüyorum, HDP’nin bu yasanın ilk bölümüne olan direncine MHP o kadar sahip çıktı ki, CHP o kadar birlikte hareket ediyor ki HDP’nin etkisi, TBMM’de aşırı derecede hissediliyor. TBMM’de bu yasanın görüşmeleri sırasında iç tüzük bitti. Şiddet uygulanmaya ve arkasından terör estirilmeye başlandı. Şu anda TBMM’de yaşanan olaylar HDP’nin muhalefet partileri üzerinde ne kadar etkili olduğunun göstergesidir. Şiddet ve terör estirmek TBMM’de artık yasaya direnme halini aldı. Ben yasanın görüşmeleri sırasında kürsüde konuşurken, iki milletvekili tarafından kürsüden uzaklaştırılmak üzere darp edildim.

“Edep bize, sabır bize, şiddet onlara” Elitaş, TBMM Genel Kurulu’nda milletvekilleri arasında yaşanan arbedeyi, Başbakan Davutoğlu’nun bu sözleri ile özetledi

Milliyetçi Hareket Partisi’nin bunlarla birlikte hareket etmesi… Sayın Başbakan açık ve net söylüyor diyor ki; üç parti 7 Haziran seçimlerinde Ak Parti’nin oyunu engelleyebilmek için, milletteki karşılığına gölge düşürebilmek için, Pensilvanya destekli, Pensilvanya’nın yaptığı senaryo çerçevesinde ve TBMM’de yaşananlar HDP’nin öncülüğünde, MHP’nin taşeronluğunda, CHP’nin desteğiyle, şiddet ve terörizm haline dönmüştür. Meclis Başkanvekilleri’ne yapılan saldırılar çok ahlaksızca. Atatürk’ün kurduğu partinin bir grup başkanvekilinin Atatürk’ün makamını işgal etmeye hakkı yoktur.

Böyle hadsizlikleri gördük biz. O kürsüyü işgal etmek demek demokrasiye vurulan darbe demektir. O kürsüden meclis başkanvekilini indirmeye çalışmak demek TBMM’yi susturmak, kapatmak, demokrasiye son vermek demektir. Biz her şeyi söyledik. Usulüne uygun tüzükte bulunan bütün engellemelerinizi yapabilirsiniz dedik. Biz de bizim iç tüzükteki iktidar partisine verilmiş hakları kullanabiliriz dedik. Ama sayın başbakanımızın edep çağrısı; edep bize, sabır bize, şiddet onlara… Hakikaten onlara yakışan bu. Biz bize yakışanı yapmaya devam ediyoruz.

Gözaltı sürelerini diğer ülkeler ile karşılaştırdığımızda yeni yasa çok mu uzun gözaltı sürelerini içeriyor?

İnşallah bu yasayı çıkaracağız. Bu yasayı çıkardığımız zaman toplumumuz huzur ve sükûna kavuşacak. Bakın bu yasadaki gözaltı süreleri makul. AB ülkelerinin büyük bir bölümünde bizden daha uzun bir süre ile uygulanıyor. İngiltere’de Almanya’da, Portekiz’de, İspanya’da… Mesela Fransa, İspanya ve İtalya’da polisin gözaltı süresi 24 saat. İngiltere’de 36 saat. Almanya’da 48 saat. İspanya ve Macaristan’da 72 saat. Avusturya, Belçika, Polonya, Estonya ve İrlanda’da 48 saat.

“Herkesi dinleyecekler” diyor muhalefet partileri. Ne anlama geliyor önleme dinlemesi?

Mesela diyorlar ki hepimizi dinleyecekler. Önleme dinlemesi bütün dünyanın kullandığı, toplumun huzurunu sağlayabilmek için, esrar, eroin kaçakçılarının sabotajcıların, teröristlerin bazı kelimelerin takip edildiği bir süreçtir. Bu önleme dinlemesini yapmak mecburiyetindesiniz. İşte burada önleme dinlemesinde bulunan bilgilerin, kamuoyuyla paylaşılması veya bunu para karşılığı şantaj olarak kullanılması halinde bunu kullananlara ağır ceza getiren bir düzenleme mevcut.

“Muhalefet ne yaptığının farkında değil”

CHP ve MHP, toplantı ve gösteri yürüyüşünde yüzü kapalı insanların engellenmesinden, polisin bu konuda ilk müdahale yapmasından niye rahatsız olurlar belli değil. HDP’nin niye tepki gösterdiği belli, “ben böyle gidiyorum” diyor. O toplantı ve gösteri yürüyüşüne yüzünü kapatarak kimliğini gizleyen insanların yaptığı şeyin doğru olduğunu düşündüğünü söylüyor. Hukuken bir skandal bu. Bunu yapan insanlarla aynı kulvarda olmak MHP’nin hangi felsefesine uyar? Rahmetli Başbuğ’un hangi doktrininde yer alır? Bunu Milliyetçi Hareket Partisi’ne gönül vermiş insanların dikkatine sunmak istiyorum. Molotofla gezen insanın, insanları yaralamak içinde demir bilye gibi aletler bulunduran insanların MHP tabanı ile ne alakası olabilir? Muhalefet ne yaptığının farkında değil mi? CHP’de kimin genel başkan olduğu belli değil. Bir genel başkan var tüzükleri gereğince ama gayri nizami 99 veya 100 eş genel başkan var. Kemal Kılıçdaroğlu’nun da o eş başkanlardan bir farkı yok. Üzülüyorum Kemal Bey’in bu hallerde olmasına. Bir parti disiplini yok. HDP’de iki eş başkan var. Milliyetçi Hareket Partisi’nde bir pati disiplini var ama o da Pensilvanya’nın etkisiyle HDP’nin kuyruğuna takıldı. Rahmetli Başbuğ’un kemiklerini sızlatıyorlar.

Muhalefetin destek verdiği maddeler var mı?

Bonzai ile uyuşturucu ile mücadele var bu düzenlemede. Diyorlar ki bu 11 ve 15. Madde’de biz evet dedik. Buradaki ince nokta şu; bir maddeye oy vermek değil. İsterseniz 99 maddeye oy verin, son oylamada hayır verirseniz tamamına hayır vermişsiniz demektir. Bu ikiyüzlülüktür, samimiyet değildir. Bu millet TBMM’de şuurunu kaybetmiş, saldırgan bir hale gelmiş zekâsını ve oyunu birilerine ipotek etmiş, milletvekillerinden çok çok daha akıllıdır. Onları kimse aldatamaz.

“Jandarma ile ilgili düzenleme; büyükşehir belediyesi kurulan illerde jandarmanın görev alanının yeniden esasa bağlanmasıdır.”

Jandarma kır polisidir. Esasen İçişleri’ne bağlıdır. İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı yazar. Ama başındaki kişi asker tarafından atanmış olur. Şehirlerde polis nasıl ki emniyet müdürüne, valiye, İçişleri Bakanlığı’na bağlı ise kırda da aynı şekilde olması gerekir. İlin en büyük mülki amiri validir. Jandarma ile ilgili düzenleme; büyükşehir belediyesi kurulan illerde jandarmanın görev alanının yeniden esasa bağlanmasıdır. Daire başkanları ile il ve ilçe jandarma komutanlıklarının atama yetkisi İçişleri Bakanlığı’na veriliyor. Sicil amirleri valiler haline geliyor. Kaymakamın görüşü ile birlikte ilçe jandarma komutanının sicil amiri vali haline geliyor. Bakanlığın ve valinin jandarmayı denetleme yetkisi yeniden düzenleniyor.

“Ülkenin huzurunu, istikrarını ve güvenini sarsacak her türlü işleme karşı hazırlıklı olmak zorundayız”

Bazı insanların demokratik yollarla idareyi ele geçiremedikleri, istedikleri bir idarenin oluşmamasından dolayı, antidemokratik veya her türlü yolla, halkın vicdanında sevgiye ulaşmış, halkın bağrına bastığı insanları indirebilmek için çalışıyorlar. Darbe ruhlarına işlemiş, genlerinde var. Hani ordu göreve pankartı ile yürüyen üniversite hocası profesör ünvanlı cahiller vardı ya orduyu göreve çağırıp laiklik elden gidiyor, vatan elden gidiyor, cumhuriyet elden gidiyor diyen profesör ünvanlı yobazlar vardı ya onun gibi de siyasi partiler var.

İktidarı ele geçiremediklerini anladıklarından, halkın gönlünü fethetmeyi beceremediklerinden dolayı, biri gelsin silahlı gücüyle idareyi fethetsin bunlara versin. Bir deyiş vardı: Ordu eşittir darbe. CHP’nin çok partili siyasi hayata geçtikten sonra demokratik yollarla, normal şartlarla iktidara gelmesi vaki değil. 1960 darbesi sonrası CHP’nin iktidara gelmesinin hayal olmasından dolayı, ilelebet muhalefete mahkûm edilmesinden dolayı CHP, bu darbelerden medet ummaya başlayan bir görünüm sergiliyor. MHP’nin ne yaptığı belli değil, o da rüzgara kapılmış gidiyor. Şu anda aslında iki parti de Pensilvanya’nın desteğini alabilmek için olmadık işler yapıyorlar.

Pensilvanya’nın gözüne hoş görünmek için iki parti amansızca yarış yapıyorlar. Türkiye ne yazık ki 7 Haziran seçimlerine kadar böyle bir durumu yaşamak zorunda ama biz de ülkeyi idare eden siyasi iktidar olarak her türlü provokasyona, her türlü şiddete, ülkenin huzurunu, istikrarını ve güvenini sarsacak her türlü işleme karşı hazırlıklı olmak zorundayız. Onun için bu yasa inşallah Meclis kapanmadan çıkacak. Gerekirse TBMM’ye sandık kurdururuz. Çünkü milletvekillerinin her yerde oy kullanım hakkı var. Bu yasa çıkacak o kadar iddialı olarak söylüyorum.

Seçime yakın yapılan pek çok icraat seçim yatırımı olarak görülür. Ak Parti, vatandaşın hayatını kolaylaştıracak tüm bu çalışmaları oy için mi yapıyor?

Gel destek ol da sana da oy olarak dönsün. İktidar olma umutları olmadığı için, iktidar olabilecek lidere sahip olamadıkları için Sayın Bahçeli -Allah uzun ömür versin- götürüyor. Sayın Kılıçdaroğlu daha genel başkan olamadı. Problem, Türkiye’deki ana muhalefet partisi eksikliği. Her şeye olmaz diyorlar. Onların önergelerine neden evet demediğimizi soruyorlar.

Vatandaşlarımızdan rica ediyorum, TBMM’nin sayfasına girsinler, muhalefet partilerinin verdiği önergelere bir baksınlar. Kabul edilebilir önergeleri biz grup başkanvekilleri ile görüşüyoruz, hükümetle görüşüyoruz ve uygun bulursak hemen kabul ediyoruz.

Ama kürsüde de edepli adaplı konuşmak kaydıyla. Bir milletvekili kürsüdeki kadın milletvekiline ruhun da çirkin, yüzünde çirkin diyebilir mi? Bu insanlık suçudur. Bu bir nefret suçudur. Millet, vekillerinin böyle davrandığını bilse oyunun zerresini vermez bunlara. Ama millet bilmiyor.

“TBMM TV’ye şiddet içerir işareti konmalı”

TBMM TV 15:00-19:00 arası yayınlanıyor ya bir de internette yayınlanıyor. TBMM TV’nin de bu saatler arası, “18 yaşından küçükler izleyemez, şiddet içerir” diye bir işaret koyması lazım. Ben son bir yılda yaşadıklarımın çocukların izleyemeyeceği bir boyutta olduğunu düşünüyorum. Tutanaklara “18 yaşından küçükler okuyamaz” diye işaret konulmalı. Öylesine çirkinleşti. Milletvekili olmak demek hakaret etme özgürlüğü demek değildir. Bütün arkadaşlarımıza talimat verdik. Onlar son bir yıl içerisindeki TBMM tutanaklarını tarıyorlar. Muhalefet milletvekillerinin yaptığı hakaretleri, küfürleri olduğu gibi yargıya taşıyoruz. Bunun bedelini ödeyecekler. Biz şiddetle değil, yargı ile işimizi halledeceğiz.

Bakmadan Geçme