'Doğru bilinen yanlışlar, sismofibiye neden oluyor'
Akademisyen Sosyolog Dr. Ayşe Betül Tanrıverdi, sosyal medyadan yayılan yanlış bilgilerin ve dezenformasyonun toplumda sismofobiye neden olduğunu söyled
Akademisyen Sosyolog Dr. Ayşe Betül Tanrıverdi, sosyal medyadan yayılan yanlış bilgilerin ve dezenformasyonun toplumda sismofobiye neden olduğunu söyledi.
Deprem kuşağında bulunan Türkiye 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremle sarsılmıştı. Birçok kişinin hayatını kaybettiği ve yaralandığı deprem yeryüzünü olduğu gibi insanlarında psikolojisini sarstı. Sürekli beşik gibi sallanan Türkiyede deprem konusunda sosyal medyada paylaşılan yanlış bilgiler ise insanlar da sismofobiyi ortaya çıkardı. SCÜ İletişim Fakültesi akademisyeni Sosyolog Dr. Ayşe Betül Tanrıverdi, bazı sosyal medya hesaplarının Yarın deprem olacak gibi paylaşımlarının insanlarda huzursuzluğa neden olduğunu bu huzursuzluğunda literatürde sismofobi olarak nitelendirildiğini söyledi.
Öncelikle bir zihinsel dönüşüm gerekiyor
Akademisyen Sosyolog Dr. Ayşe Betül Tanrıverdi, deprem konusunda zihinsel bir dönüşümün gerektiğini ifade ederek, Türk toplumu olarak afet ülkesiyiz ve deprem kuşağında yer alıyoruz. Dolayısıyla bu depremler geçmişten günümüze gelinceye kadar sıklıkla oldu ve bundan sonra da olmaya devam edecek. Bizim bu noktada afete hazırlık yapmamız, afet konusunda bilinçli olmamız ve bu krizi yönetebilmemiz çok önemli. Elbette kamusal önlemler, tedbirler önemli olduğu kadar bizlerin birey olarak da önlemler alması, bu krizi yönetebilmesi önem arz ediyor. Peki biz bu krizi nasıl yöneteceğiz? Öncelikle bir zihinsel dönüşüm gerekiyor. Bizim takip ettiğimiz hesaplar bizim sosyal medyadaki dezenformasyona yönelik bir mücadele de bulunmamız lazım. Örneğin işin ehli olmayan, jeoloji alanında hiçbir çalışması bulunmayan bazı hesaplar ya da sahte kimlikler bulunuyor. Bu kimlikler önümüzdeki hafta deprem olacak, dört buçuk veya beş buçuk şiddetinde deprem olacak ya da evime böcek ve karınca girdi. Bunlar büyük bir depremin habercisi mi diye vatandaş kendi içinde sorgulamaya başlıyor. Bu tarz paylaşımlar toplumda büyük bir huzursuzluğa neden olmakta. Bu huzursuzluk literatürde sismofobi olarak geçmekte dedi.
Pek çok kişi depremin psikososyal sonuçlarıyla yüzleşiyor
6 Şubat depreminden sonra toplumun büyük bir psikososyal travmaya maruz kaldığını söyleyen Tanrıverdi, Şu an günümüzde pek çok kişi depremin psikososyal sonuçlarıyla yüzleşiyor. Halihazırda 6 Şubat depreminden sonra toplumumuz büyük bir psikososyal travmaya maruz kaldı. Bir de benzer şekilde aynı depremler olacak diye insanlar hop oturup hop kalkıyor ve büyük bir tedirginlik içerisinde. Bizim burada ne yapmamız gerekiyor? Bu dezenformasyonla mücadele ederek işin ehli olmayan kişilerin takip etmememiz gerekiyor. İşin uzmanlarından ve resmi kaynakların açıklamalarına dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü biz depremin şiddeti hakkında hangi tarih, hangi şiddette olacağı hakkında net bilgiye sahip olamıyoruz. Bireysel tedbirlerimiz bu noktada önemli. Öncelikle bu bireysel tedbirler okullarda, kamu kurum kuruluşlarında önem arz ettiği kadar ailede de başlaması gerekiyor. Aile içerisinde herkes tatbikat yapabilmeli ve depreme karşı hazırlık olunmalı. Eğer bu tatbikatı yaptığımız takdirde depreme karşı ve sismofobiye karşı önlem almış oluruz. Bu şekilde mücadele etmiş oluruz. Deprem korkumuzu bu şekilde bertaraf etmiş oluruz. Bu tatbikatların sık sık devam etmesi gerekiyor diye konuştu.
Belediyeler bina girişlerindeki dükkanları incelemeli
Belediyelerin acilen şehir merkezlerindeki dükkanların kesik kolonu olup olmadığıyla ilgili bir inceleme yapması gerektiğine değinen Tanrıverdi, Çocuklarımız kendi ismini nasıl iyi bir şekilde biliyorsa deprem anında, bir afet anında kendini nasıl koruma altına alabileceğini, mahremiyetini nasıl koruyabileceğini, hatta nasıl hayatta kalabileceğini öğretmemiz gerekiyor. Eğer evimizin depreme dayanıklı olmadığını düşünüyorsak veya evimizin alt katında iş yerlerimiz bulunuyorsa, bununla ilgili belediyelere, o iş yerlerinin kesik kolon yapıp yapmadığını, kolonları kesip kesmediğiyle ilgili başvuru yapmalıyız. Yani belediyelerin acilen şehir merkezlerindeki dükkanların kesik kolonu olup olmadığıyla ilgili bir inceleme yapması gerekmekte. Deprem anında kesinlikle asansöre binmemeli, balkonlara çıkmamalıyız. Hayat üçgeni yaparak cenin konumunda deprem bitene kadar kalmalıyız. Deprem bittikten sonra da hızlı bir şekilde binayı tahliye etmeliyiz, çünkü büyük bir deprem meydana geldikten sonra artçılar devam etmekte ve devamında büyük bir depremde meydana gelebilmektedir şeklinde konuştu.
Deprem kuşağında bulunan Türkiye 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremle sarsılmıştı. Birçok kişinin hayatını kaybettiği ve yaralandığı deprem yeryüzünü olduğu gibi insanlarında psikolojisini sarstı. Sürekli beşik gibi sallanan Türkiyede deprem konusunda sosyal medyada paylaşılan yanlış bilgiler ise insanlar da sismofobiyi ortaya çıkardı. SCÜ İletişim Fakültesi akademisyeni Sosyolog Dr. Ayşe Betül Tanrıverdi, bazı sosyal medya hesaplarının Yarın deprem olacak gibi paylaşımlarının insanlarda huzursuzluğa neden olduğunu bu huzursuzluğunda literatürde sismofobi olarak nitelendirildiğini söyledi.
Öncelikle bir zihinsel dönüşüm gerekiyor
Akademisyen Sosyolog Dr. Ayşe Betül Tanrıverdi, deprem konusunda zihinsel bir dönüşümün gerektiğini ifade ederek, Türk toplumu olarak afet ülkesiyiz ve deprem kuşağında yer alıyoruz. Dolayısıyla bu depremler geçmişten günümüze gelinceye kadar sıklıkla oldu ve bundan sonra da olmaya devam edecek. Bizim bu noktada afete hazırlık yapmamız, afet konusunda bilinçli olmamız ve bu krizi yönetebilmemiz çok önemli. Elbette kamusal önlemler, tedbirler önemli olduğu kadar bizlerin birey olarak da önlemler alması, bu krizi yönetebilmesi önem arz ediyor. Peki biz bu krizi nasıl yöneteceğiz? Öncelikle bir zihinsel dönüşüm gerekiyor. Bizim takip ettiğimiz hesaplar bizim sosyal medyadaki dezenformasyona yönelik bir mücadele de bulunmamız lazım. Örneğin işin ehli olmayan, jeoloji alanında hiçbir çalışması bulunmayan bazı hesaplar ya da sahte kimlikler bulunuyor. Bu kimlikler önümüzdeki hafta deprem olacak, dört buçuk veya beş buçuk şiddetinde deprem olacak ya da evime böcek ve karınca girdi. Bunlar büyük bir depremin habercisi mi diye vatandaş kendi içinde sorgulamaya başlıyor. Bu tarz paylaşımlar toplumda büyük bir huzursuzluğa neden olmakta. Bu huzursuzluk literatürde sismofobi olarak geçmekte dedi.
Pek çok kişi depremin psikososyal sonuçlarıyla yüzleşiyor
6 Şubat depreminden sonra toplumun büyük bir psikososyal travmaya maruz kaldığını söyleyen Tanrıverdi, Şu an günümüzde pek çok kişi depremin psikososyal sonuçlarıyla yüzleşiyor. Halihazırda 6 Şubat depreminden sonra toplumumuz büyük bir psikososyal travmaya maruz kaldı. Bir de benzer şekilde aynı depremler olacak diye insanlar hop oturup hop kalkıyor ve büyük bir tedirginlik içerisinde. Bizim burada ne yapmamız gerekiyor? Bu dezenformasyonla mücadele ederek işin ehli olmayan kişilerin takip etmememiz gerekiyor. İşin uzmanlarından ve resmi kaynakların açıklamalarına dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü biz depremin şiddeti hakkında hangi tarih, hangi şiddette olacağı hakkında net bilgiye sahip olamıyoruz. Bireysel tedbirlerimiz bu noktada önemli. Öncelikle bu bireysel tedbirler okullarda, kamu kurum kuruluşlarında önem arz ettiği kadar ailede de başlaması gerekiyor. Aile içerisinde herkes tatbikat yapabilmeli ve depreme karşı hazırlık olunmalı. Eğer bu tatbikatı yaptığımız takdirde depreme karşı ve sismofobiye karşı önlem almış oluruz. Bu şekilde mücadele etmiş oluruz. Deprem korkumuzu bu şekilde bertaraf etmiş oluruz. Bu tatbikatların sık sık devam etmesi gerekiyor diye konuştu.
Belediyeler bina girişlerindeki dükkanları incelemeli
Belediyelerin acilen şehir merkezlerindeki dükkanların kesik kolonu olup olmadığıyla ilgili bir inceleme yapması gerektiğine değinen Tanrıverdi, Çocuklarımız kendi ismini nasıl iyi bir şekilde biliyorsa deprem anında, bir afet anında kendini nasıl koruma altına alabileceğini, mahremiyetini nasıl koruyabileceğini, hatta nasıl hayatta kalabileceğini öğretmemiz gerekiyor. Eğer evimizin depreme dayanıklı olmadığını düşünüyorsak veya evimizin alt katında iş yerlerimiz bulunuyorsa, bununla ilgili belediyelere, o iş yerlerinin kesik kolon yapıp yapmadığını, kolonları kesip kesmediğiyle ilgili başvuru yapmalıyız. Yani belediyelerin acilen şehir merkezlerindeki dükkanların kesik kolonu olup olmadığıyla ilgili bir inceleme yapması gerekmekte. Deprem anında kesinlikle asansöre binmemeli, balkonlara çıkmamalıyız. Hayat üçgeni yaparak cenin konumunda deprem bitene kadar kalmalıyız. Deprem bittikten sonra da hızlı bir şekilde binayı tahliye etmeliyiz, çünkü büyük bir deprem meydana geldikten sonra artçılar devam etmekte ve devamında büyük bir depremde meydana gelebilmektedir şeklinde konuştu.